Bulutların Üstünde

{ad astra per aspera}

More About Me...

Lorem ipsum dolor sit amet, nisl elit viverra sollicitudin phasellus eros, vitae a mollis. Congue sociis amet, fermentum lacinia sed, orci auctor in vitae amet enim. Ridiculus nullam proin vehicula nulla euismod id. Ac est facilisis eget, ligula lacinia, vitae sed lorem nunc. Orci at nulla risus ullamcorper arcu. Nunc integer ornare massa diam sollicitudin.

Another Tit-Bit...

Lorem ipsum dolor sit amet, nisl elit viverra sollicitudin phasellus eros, vitae a mollis. Congue sociis amet, fermentum lacinia sed, orci auctor in vitae amet enim. Ridiculus nullam proin vehicula nulla euismod id. Ac est facilisis eget, ligula lacinia, vitae sed lorem nunc.

4 Mevsim

3 gün öncesiydi… Mutsuzdum ve umutsuzdum… Bilgisayar başında yayınlayacağım yazıma şekiller veriyor ve “görseller” arıyordum… Birden msnimi bir kişi ekledi… Şaşırdım… Onu diğerlerinden tek ayırt eden özelliği Tatlı ve içten hissettiğim “Slm” yazışıydı… Hiç olmasa ben öyle hissetmiştim… Amansız yalnızlıklarımda çook uzaklardan bir kişi bana umut gönderiyordu sanki… Aynı İstanbul’a benzettim… İlk mısralarında sert ve bir o kadarda hırçın dalgalar gibiydi… Artık hayatın akışına dur!!! Bu adaletsizlik son bulsun dercesine... Sonra “Sonbahar’da” esen en ufak bir yelde dökülen yaprakları andırırcasına, kelimeleri adeta parmaklarının ucundan bir damlası gibi bu kötü kaderimizin üstüne akıtıyordu… Hem ikimizin düşünceleri de aynıydı bu konuda… Kendimize yapılan birçok haksızlığın eseriydi bu damlalar… Artık kelimelere döküp bitirmek istiyorduk… Bu kötü kadere bir son vermek… Hayat bizi bir araya bir şekilde getirmişti işte… Hem de çok tesadüfen kimse anlamasa da, tıpkı “İlkbahar’ın” gelişi gibi… O yaprakları sürükleyen rüzgarın yerini o kırlarda açan papatyalara, gelinciklere bıraktığı gibi… Sonra hafiften bir müzik eşliğinde birbirimizin dudaklarından dökülen bir iki kelime ile birbirimizden, bir umut serpintisi hissettik… Hani “kış” olur ya o soğuktan buz tutmuş, metal pencere kulpundan tutup açtığınızda yüzünüze bir esinti gelir ya… Aynı onun gibi bir şeydi bu… Sonra ikimiz dünyada sayılı bulunan kişilerden olduğumuzu anladık… Hırçın bir kuş uçarcasına, yavru bir kedi soğuktan miyavlarcasına hissedebildim bunu… Adeta onu bana cazip kılan çok şey vardı… Bilmiyorum ama belki hayatı benim gözümden görebilmesi, her zorluklarla savaşması, hayatta hiç yılmaması bana çok şey öğretti… Hayatla yalnızlıkla savaşmayı… “Yaz” geldi sonra… Rengârenk kırlarıma onlardan farklı… Narin saf ve beyaz bir kelebek gibi kondu… Tatlı gülümsemesinin içinde aslında neler saklıyordu kim bilir… Işıldayan bakışlar yıldızlarda ne arıyordu… Belki Bir İlkbahar arıyordu… Kim bilir… Tıpkı benim arayıp da bulamadığım gibi… Tıpkı benim haykırışlarımı kimse duymadığı gibi… Masum tebessümlerin altında yalnızlığımı sakladığım gibi… Gözlerine baktım uzaklardan… Adeta aramızdaki “Mesafeleri” kısaltırcasına… Seni hissetmeye çalıştım, “haykırışlarımda”… Seni görmeye çalıştım “Gözlerim” kapanırcasına…


Zeynep'e Sevgilerle...



0 yorum:

Yorum Gönder